İçerikler
gizle
Gelişen teknoloji ve bilimsel gelişmeler karşısında uygulanan tıbbi yöntemler beraberinde birtakım hukuki uyuşmazlıklara neden olmaktadır. Buna tıbbi uygulama hatası denilmektedir. Herhangi bir rahatsızlıktan veya estetiksel endişeden dolayı sağlık hizmeti alın hastalar, yanlış teşhis, tedavi veya uygulamadan kaynaklı rahatsızlık yaşayabilirler. İşte burada malpraktis, yani tıbbi uygulama hatası söz konusu olur. Hekimlerin ve sağlık kuruluşlarının sorumluluğunu düzenleyen bu alan, hem hastalar hem de hekimler için yükümlülük taşımaktadır. Belirtmekte fayda var ki, her tıbbi ilerleme beraberinde bir risk taşır. Ancak her kötü sonuç hekim hatası anlamına da gelmez.
Bir hekimin ya da diğer sağlık personelinin mesleki standartlara, gerekli özen ve yükümlülüğe uymayarak, hatalı veya ihmali tıbbi uygulamada bulunması sonucu hastada zarar oluşmasına malpraktis denilmektedir. Kural olarak hekim, yalnızca kendi hatasından kaynaklanan ve hasta tarafından istenmeyen kötü sonuçlardan sorumlu tutulur. Malpraktis kavramsal olarak komplikasyon gibi görünmekte ise de terimler arasında birtakım farklılıklar da mevcuttur.
Kavram | Tanım |
Komplikasyon | Tüm gerekli tedbirler alınmasına rağmen kaçınılamayan, tıbbi uygulamanın doğasında olan, öngörülmeyen veya öngörülse bile engellenemeyen zarar komplikasyon olarak adlandırılır. Komplikasyon izin verilen risk anlamına da gelir. |
Malpraktis (Tıbbi Uygulama Hatası) | Gerekli tedbirler alınsaydı ortaya çıkmayacak olan, hekimin özen yükümlülüğüne aykırı davranması sonucu oluşan istenmeyen kötü sonuca malpraktis denilmektedir. Genellikle sonuç, hekim tarafından istenmemekle birlikte hekimin ihmalinden kaynaklanmaktadır. |
Hekimin sorumluluğunu doğuran tıbbi uygulama hataları çeşitli şekillerde ortaya çıkmaktadır. Her somut olayın oluş şekline göre değişmekle birlikte uygulamada çoğunlukla aşağıdaki şekillerde meydana gelir. Buna göre;
Hastada bir zarar ortaya çıktığında, bu zararın malpraktisten mi yoksa komplikasyondan mı kaynaklandığını belirlemek için mahkemeler tıbbi bilirkişi marifetiyle inceleme ve tespit yaptırır. Hukuki dayanağını 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunundan alan bilirkişilik kurumları; Adli Tıp Kurumu, Yüksek Sağlık Şûrası ve üniversitelerdeki anabilim dallarından oluşmaktadır.
Malpraktis sonucu zarara uğrayan kişi, tazminat talebinde bulunmak için dava açabileceği gibi cezai soruşturma için savcılığa suç duyurusunda da bulunabilir. Görevli mahkeme eser veya tüketici sözleşmesinden doğan tıbbi hizmet bir tüketici işlemi olarak değerlendirildiğinden Tüketici Mahkemesidir. Fakat kamu hastanelerinde meydana gelen malpraktis sonucunda açılacak maddi ve manevi tazminat davalarına bakmaya görevli mahkeme ise “idare mahkemesi” olarak düzenlenmiştir.
Genel kural, davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Ancak davacı, bu kurala ek olarak şu özel yetkili mahkemelerde de dava açabilir:
Malpraktis davaları, kusur, maluliyet ve illiyet bağının esasına göre karar verilen bir dava türü olduğundan yargılama süreci karmaşık bir yapıya sahiptir. Ayrıca dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartıdır. Yasal süre aşağıdaki tabloda olduğu gibi işlemektedir. Buna göre;
Aşama | Detaylar | Süreç |
Zorunlu Arabuluculuk | Dava açmadan önce sağlık hukuku kapsamında zorunlu arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartıdır. Arabuluculuk başvurusu ücretsiz olup başvurulmaması durumunda dava reddedilir. | Ortalama 3+1 hafta |
Dava Dilekçesi ve Tebligat | Hukuka ve usule uygun, iddia ve delilleri içeren dilekçe ile dava açılır. Tüketici mahkemesinde açılan davalarda tüketici harçtan muaftır. | Ortalama 1-2 ay |
Ön İnceleme Duruşması | Mahkeme, dava şartlarının varlığını kontrol ettikten sonra eksiklik olmaması durumunda tahkikat aşamasına geçer. Eksiklik olması durumunda kesin süre verilerek eksikliğin tamamlanması beklenir. | Dava açılışından sonraki 4-8 ay |
Tahkikat ve Bilirkişi İncelemesi | Deliller toplandıktan sonra tanıklar dinlenir. Tüm dosya tamamlandığında ise tıbbi bilirkişi raporu alınır. | Ortalama 1 yıl sürebilir. |
Karar ve İstinaf/Temyiz | Mahkeme kararı sonrası tarafların üst mahkemelere itiraz hakkı vardır. Ancak istinaf ve temyiz sınırına bakmak gerekir. | İstinaf ve Temyiz süreçleri 1-2 yıl kadar sürebilir. |
Genel Süreç | Adalet Bakanlığı hedef süresi 300 gün olsa da uygulamada malpraktis davaları ortalama 2 ila 4 yıl arasında sonuçlanabilmektedir. | 2 – 4 Yıl |
Malpraktis davaları kural olarak bir tür tazminat davalarıdır. Dava sonunda hekimin kusurlu bulunması halinde maddi ve manevi tazminata mahkûm edilebilir. Ceza davası sürecinin başlaması ise, hekimin eyleminin taksirli yaralama veya taksirle öldürme gibi bir suçu oluşturması halinde söz konusu olur. Bu durumda, savcılıklarda suç duyurusunda bulunulması ve ceza mahkemelerinde ayrıca dava açılması gerekir.
Estetik ve güzellik amaçlı tıbbi müdahalelerin yaygınlaşması, bu alandaki malpraktis dava oranlarını artırmıştır. Estetik operasyonlar, hasta memnuniyetinin beklenti temelli olması nedeniyle farklı sonuçlar doğurmaktadır. Bu haliyle estetik operasyonlarda malpraktisti şu şekilde tasnif edebiliriz. Buna göre;
Yaygın Estetik Malpraktis Durumu | Olası Sonuçlar |
Yanlış teknik veya prosedür uygulanması | Şekil bozuklukları, asimetri gibi durumlarda malpraktis oluşabilir. Örneğin liposuction sonrası çift göbek deliği gibi durumlar sayılabilir. |
Yetersiz ön bilgilendirme (onam eksikliği) | Hasta beklentisinin karşılanmaması ve risklerin kabul edilmemiş sayılması durumunda onam eksikliği nedeniyle malpraktis meydana gelir. |
Uygun olmayan dolgu/malzeme kullanımı | Cilt nekrozu, sinir hasarı, yüz felci gibi durumlarda da malpraktis meydana gelir. |
Hatalı dikiş veya sterilizasyon eksikliği | Kalıcı, belirgin izler veya ciddi enfeksiyon durumlarında meydana gelir. |
Operasyon sonrası işlev kaybı | Burun estetiği sonrası nefes alma sorunlarının artması durumunda tıbbi malpraktis meydana gelmektedir. |
Sağlık hizmetlerinden faydalanırken, her hastanın beklentisi doğru teşhis ve uygun tedavi ile sonuca varmaktadır. Ancak, bazen teşhis veya tedavi istenilen sonucu vermez. İşte bu durumda doktor hatası olarak bilinen tıbbi malpraktis durumu ortaya çıkabilmektedir.
Tıbbi malpraktis, diğer adıyla hekimliğin kötü uygulaması, bir doktorun, tıp merkezinin, polikliniğin veya hastanenin; bilgisizlik, deneyimsizlik veya ilgisizlik nedeniyle tıbbi standartlara aykırı hareket ederek yanlış teşhis, hatalı tedavi veya eksik bakım hizmeti sunması ve bu durum neticesinde hastanın zarar görmesi durumunda tıbbi malpraktis ortaya çıkar.
Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kurallarının 13. maddesi de bu durumu: “Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi ‘hekimliğin kötü uygulaması’ anlamına gelir” şeklinde ifade etmiştir.
Tıbbi malpraktis sadece ameliyat sırasındaki hataları değil; hastanın öyküsünün alınması, gerekli tetkiklerin yapılmaması, yanlış ilaç verilmesi veya cerrahi sonrası bakımın yetersiz kalması gibi teşhis, tedavi ve bakımın tüm aşamalarındaki tıbbi standartlara aykırı her türlü uygulamayı kapsar.
Tıbbi müdahale, esasında hastanın iznine tabidir. Ancak, izin alınmış olsa dahi, doktorun her uygulamada tıp biliminin genel kabul görmüş kuralları olan “tıbbi standartlara” uygun olarak, gerekli özeni göstermesi zorunludur. Tıbbi standartlara aykırı her eylem malpraktis olarak nitelendirilir ve hukuki sorumluluk doğurur.
Yargıtay ve Danıştay kararlarında, tecrübeli bir uzman hekimin göstermesi gereken özenin gösterilmemesi ve olaya uygun olmayan her türlü müdahale uygulama hatası (malpraktis) olarak kabul edilir. Hekimin hukuki sorumluluğu kusura dayalı genel sorumluluktur. Hekimin özen yükümlülüğünü ihlal ettiği üç temel kusur alanı bulunmaktadır. Bunlar:
Kusur Şekli | Kapsamı | Uygulamalar |
Uygulama Kusuru (Tedavide Hata) | Teşhis, endikasyon, tıbbi tedbirin seçimi, uygulanması ve cerrahi sonrası bakım uygulama kusuru olarak adlandırılır. | Yanlış organın ameliyat edilmesi, ameliyatta yabancı cisim unutulması, yanlış ilaç veya doz verilmesi gibi durumlar uygulamada uygulama kusurunun sonuçları olarak meydana gelmektedir. |
Aydınlatma Kusuru | Hastanın hastalığı, tedavi yöntemleri, olası riskler ve alternatifler hakkında yeterince bilgilendirilmemesi ve rızasının alınmaması aydınlatma kusuru olarak adlandırılır. | Tedavinin riskleri hakkında hastayı uyarmadan müdahale edilmesi. |
Organizasyon Kusuru | Klinik organizasyonu, personelin niteliği, yeterli sayıda personel bulundurulması, hekimler arası iş birliği, konsültasyon ise organizasyon kusuru olarak adlandırılır. | Nitelikli personel yetersizliği, hijyen kurallarına uyulmaması, zorunlu konsültasyonun yapılmaması. |
Malpraktis davalarında en belirgin ayrım, uygulama hatası ile komplikasyon arasındaki farktır. Komplikasyon, doktorun bilgi veya beceri eksikliğinden kaynaklanmayan, tıbbi standartlara ve gerekli özene uyulmasına rağmen önlenemeyen ve istenmeyen sonuçlardır. Tıbbi müdahale doğası gereği risk içerir ve bu risklerin gerçekleşmesi komplikasyondur. Eğer hasta komplikasyon riskleri hakkında önceden aydınlatılmış ve onay vermişse, doktor veya hastane zarardan sorumlu tutulamaz. Ancak, doktorun komplikasyonu öngörememesi, yönetememesi veya tıbbi standartlara aykırı davranması sonucu komplikasyonun oluşması veya ağırlaşması durumu malpraktis kapsamına girer.
Malpraktis sorumluluğunu gerektiren özel durumlar şu şekildedir. Buna göre;
Tıbbi malpraktis nedeniyle açılan tazminat davaları, uygulamanın yapıldığı sağlık kuruluşuna göre farklı hukuki temellere dayanır. Bu davalar Maddi ve Manevi Tazminat Davaları olarak açılabilir.
Özel hastane doktoru ve kamu hastaneleri doktorlarının hukuki sorumlulukları farklı değerlendirilmektedir. Buna göre;
Sorumlunun Türü | Hukuki Dayanak | Uygulanan Sözleşme Türü |
Özel Hastane / Özel Doktor | Haksız Fiil, Sözleşmeye Aykırılık, Vekaletsiz İş Görme | Vekalet Sözleşmesi veya Eser Sözleşmesi |
Kamu Hastaneleri (Devlet, Üniversite vb.) | İdari Yargı (Hizmet Kusuru) | Hizmet kusurundan kaynaklanan kusursuz sorumluluk |
Sigorta Şirketi (Doktorun Sigortası) | Sigorta Hukuku (Ticari İş) | Ticari Poliçeden Kaynaklanan müteselsil sorumluluk |
Kural olarak doktor/hasta ilişkisi vekalet sözleşmesi kapsamdadır. Doktor, sonucu garanti etmez ancak işi yaparken en hafif kusurundan dahi sorumludur. Doktorun insan vücudunda bir eser meydana getirmeyi taahhüt ettiği durumlara ise eser sözleşmeleri denilmektedir. Eser sözleşmelerine örnek olarak estetik ameliyatlar, protez diş, lazer uygulamaları verilebilir. Bu durumda doktor, sonucun elde edilememesinden de sorumludur.
Malpraktis davasında sorumlular, sağlık hizmetinin sunulduğu kuruluşa göre değişir. Buna göre;
Tıbbi malpraktis davasının hangi mahkemede görüleceği ve hangi yer mahkemesinin yetkili olacağı, davalı tarafa ve hukuki dayanağa göre belirlenir:
Davalı Taraf | Hukuki Dayanak | Görevli Mahkeme |
Bağımsız Doktor / Özel Hastane | Sözleşme/Haksız Fiil (Tüketici İşlemi) | Tüketici Mahkemesi |
Kamu Hastaneleri (Devlet, Üniversite, ASM) | Hizmet Kusuru (Tam Yargı Davası) | İdare Mahkemesi |
Sigorta Şirketi | Sigorta Poliçesi (Ticari İş) | Asliye Ticaret Mahkemesi |
Ayrıca hizmet kusurundan ayrılabilen kişisel kusura dayalı doktor hatalarında dava Adli Yargı’da (Asliye Hukuk/Tüketici Mahkemesi) görülebilir.
Malpraktis davalarında süreaşımı/zamanaşımı süreler öngörülmüştür. Ancak bu süre muhataba göre değişmektedir.
Hukuki Dayanak | Süreaşımı/ Zamanaşımı e | Açıklama |
Kamu Hastaneleri (İdareye Karşı) | Öğrenmeden itibaren 1 yıl ve her halde olaydan itibaren 5 yıl içinde idareye başvuru yapılması gerekir. | İdarenin ret cevabına karşı 60 gün içinde Tam Yargı Davası açılır. Uzamış zamanaşımı uygulanmaz. |
Özel Hastane/Doktor (Haksız Fiil) | Öğrenmeden itibaren 2 yıl ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıl. | Eğer fiil ceza kanunlarında daha uzun bir zamanaşımı öngören bir suçu gerektiriyorsa ise ceza davası zamanaşımı uygulanır. |
Özel Hastane/Doktor (Sözleşmeye Aykırılık) | 5 Yıl (Vekalet/Eser Sözleşmesi için) | Sözleşmeye aykırılıkta ceza zamanaşımı süreleri uygulanmaz. Ancak doktorun ağır kusuru varsa eser sözleşmesinde süre 20 yıla kadar uzayabilir. |
Tıbbi malpraktis, aynı zamanda bir suç teşkil edebilir. Doktorun uygulama hatası, mağdura karşı taksirli veya kasıtlı bir hareketle işlendiğinde, Türk Ceza Kanunu’na göre cezai sorumluluk doğar. Hekimin müdahalesi sonucu ölüm ve yaralanma meydana gelmesi durumunda doktor cezai müeyyide ile sorumludur. Tazminat davası, ceza davasından bağımsızdır, ancak ceza davasının sonucundaki hüküm, tazminat davasında önemli bir delil teşkil eder.
Bien & Messe Hukuk ve Danışmanlık
Whatsapp Destek
Merhaba, Bien Messe Hukuk ve Danışmanlık Bürosuna Hoş Geldiniz. Size nasıl yardımcı olabiliriz?
Konuşmayı Başlat
WhatsApp Destek